Mehmet Nuri Yardım

İBB Kültür A.Ş’den üç yeni eser

Genelde özel sektördeki yayınevlerinin kitapları tanıtılır. Ancak bazı kurumlar da vardır ki, kültür hayatımıza kazandırdıkları eserlerle kendilerinden söz ettiriyor. Onlardan biri Kültür A.Ş. Yayınları’dır. Uzun yıllardan beri seçkin eserleri irfanımıza armağan eden kurum, geçmiş yıllarda bu sahadaki hizmetleri dolayısıyla ESKADER Ödülü’ne lâyık görülmüştü. Kültürümüzü ve medeniyetimizi geleceğe taşımada kitabı en önemli araç  kabul eden müessesenin yetkilileri, İstanbul’a dair hazırlanmış iyi eserleri kütüphanelere armağan etmeyi sürdürüyor. Tarih, mimari, musıkî, folklor ve edebiyat başta olmak üzere birçok alanda bilinmeyen, bulunmayan kitaplar böylece kitaplıklardaki mutena yerini alıyor.

Uzun zamandan beri kitaplarını göremediğim kurumun yeni üç eseri elime ulaştı. Bunların ilki Sultan Abdülmecid’in Bir Mimarı / Archıtect Of Sultan Abdülmecid adını taşıyor. Bilindiği gibi 19. Asır, Osmanlı Devleti’nde yeniliklerin, modernizasyonların dikkat çektiği bir dönemdir. Şehirleşme ve yeni yapılaşma da bu yenilikler zümresindendir. Geride bıraktığı eserleriyle adından fazlasıyla söz ettiren İngiliz Mimar William James Smith, bu mimarlardandır.  Smith, Sultan Abdülmecid Dönemi’nde İstanbul’a gelir ve Sultan için özel tasarımlar hazırlar. Dolmabahçe Sarayı için gerçekleştirmiş olduğu Kristal Merdivenlerin tasarımı ve Seyir Köşkü, Smith’in işlerinin en güzel örnekleri arasında kabul ediliyor. Prof. Dr. Afife Batur ve ekibi tarafından hazırlanan kitap, mimar hakkında yapılan geniş bir araştırma olarak dikkat çekiyor.

İkinci kitap, 1720 Şehzâdelerin Sünnet Düğünü Sûr-ı Hümâyûn adını taşıyor. Yazan Hâfız Mehmed Efendi. Eseri hazırlayıp günümüze aktaran Seyit Ali kahraman. Şüphesiz eski kültürü günümüze taşımak çok önemli bir hizmet. Bilhassa kültür birikimi, çeşitliliği ve zenginliğiyle ortaya çıkan ve muhteşem bir medeniyeti kuran Osmanlı hakkında kaleme alınan her eser kıymetlidir. Elbette böyle cihanşümul bir devletin savaş günlükleri kadar şenlik notları da mühim bilgiler ihtiva eder. Zira bu şenlikler, toplumun birlik ve beraberlik ruhunu ayakta tutan faaliyetler zümresindendir. Mehterin savaşlardaki rolü inkâr edilebilir mi? Tabii bu şenlikler, sadece toplumun heyecanını artırmak için değil, aynı zamanda topraklarımıza gelen yabancı devlet adamlarına da moral gücümüzü göstermesi bakımından da önem arzeder. Osmanlı’da bu şenliklerin en gösterişli olanı Sultan 3. Ahmed’in oğulları Şehzade Süleyman, Şehzade Mehmed ve daha sonraki devirde padişah olacak Şehzade Mustafa ve Şehzade Bayezid için gerçekleştirilen sünnet şölenidir. Şenlik, 1720 yılında Okmeydanı’nda yapılmıştır. Kurulan Sünnet çadırlarında 23 gün boyunca saray mensuplarının yanısıra halk da eğlenmiştir. “Şehzâdelerin Sünnet Düğünü”nde vefat etmiş paşaların çocuklarıyla birlikte yoksulların çocukları da sünnet edilmiştir. Toplam 3902 çocuğun sünnet masrafı, Sultan 3. Ahmed tarafından karşılanmıştır. İşte o muhteşem şölenin bir hikâyesidir Sûr-ı Hümâyûn. Bu eserin bugün de bir çok devlet büyüğümüze ve işadamımıza ufuk açacağını düşünüyorum. Zira ülke olarak bugünlerde böyle şenliklere, toylara ve unutulmaz törenlere ihtiyacımız var. Levnî’nin minyatürleri eseri güzelleştiriyor.

“İstanbul’un 100’leri” Serisi, Kültür A.Ş.’nin unutulmayacak kültür faaliyetlerindendir. Benim de İstanbul’un 100 Yayınevi kitabıyla dahil olduğum dizinin son çalışması, İstanbul’un 100 Sevdası adını taşıyor.  Serinin 79’ncu kitabı olarak günışığına çıkan kitap, İstanbul’da yaşanmış yüz ayrı sevdanın toplu anlatımından meydana geliyor. Kadriye Yılmaz ve Eser Postallı’nın kaleme aldığı çalışma, benim çok hoşuma gitti. İnanıyorum ki, sizin de ilginizi çekecektir. Zira burada sadece efsanevî aşklar değil, aşinası olduğumuz şahsiyetlerin de evlilikle taçlanan aşk ve sevgi hikâyelerini okuyoruz. Padişahlar ve paşalardan sonra günümüze geliyoruz. Rıza Tevfik ile Nazlı Hanım’ın, İhsan Raif Hanım ile Şahabeddin Süleyman’ın Reşat Nuri Güntekin ile Hadiye Hanım’ın, Suat Derviş ile Nizamettin Nazif’in, Ahmet Muhip Dıranas ile Münire Dıranas’ın, Asaf Hâlet Çelebi ile Nermin Hanım’ın, Ergun Göze ile Hicran Hanım’ın, Turgut Uyar ile Tomris Uyar’ın, Hâfız Kâni Karaca il Hafize Hanım’ın, Cahit Zarifoğlu ile Berat Hanımın, Alaeddin Yavaşça ile Ayten Hanımın tanışmalarının hikâyeleri ilgi çekicidir. Yayınladıkları kitaplarla ülkemizi irfan bahçesine dönüştüren kurumun yöneticilerine ve çalışanlarına binlerce teşekkür. Var olsunlar.