Göçmenlerin film gibi hikâyesi

Gurbetçilerin yarım asırı aşan Avrupa macerası 

G%C3%B6%C3%A7menlerin+film+gibi+hikâyesi

MEHMET EMİN DEMİREZEN
Türkiye’yi bırakıp gidenlerin sayısı 5 milyonu aştı. Kimileri Avrupa’ya kimileriyse dünyanın bir ucuna göç etti. Bu da aslında 5 milyonu aşkın hikâye demek… Hepsini anlatmak güç ama Gökhan Duman’ın “DiasporaTürk” adlı sosyal medya hesabı birçok göçmen Türk’ün hikâyesine ev sahipliği yapıyor. Hatta yakın zamanda hikâyelerin yer aldığı “11. Peron: Bir Yanı Memleket, Bir Yanı Gurbet” kitabı da piyasaya çıkacak. Haydi gelin, kimi hüzünlü kimi de yüzümüzü güldürecek bu hikâyelere göz atalım.
BU HİKÂYELER HAFIZALARI DİRİ  TUTUYOR
DiasporaTürk’ün sosyal medyada paylaşımları yurtdışındaki Türklerin toplumsal hafızasının canlı tutulması ve bir göç arşivinin oluşmasına da katkı sağlıyor. Uzun yıllar yurtdışında çalışan İbrahim Uçar, gurbette Türkçeyi unutmamak için kendisine bir defter almış. Sevinçlerini, üzüntülerini bu defter aracılığıyla aktarmış. Uçar sayfaların birinde şöyle yazıyor: “Çalıştığım yerde bir tane bile Türk yoktu. Konuşsam konuşamıyorum. Türkçeyi unutmak üzereyim. Hepten kendimi kaybettim, gece uyku uyuyamaz oldum çünkü çocuklarım ve karım yollarımı bekliyorlar. Gel diye yazıyorlar. Kurban bayramına yetişemezsem kahrolurum diye düşünüp duruyorum. Her geçen gün zindan oluyor bana. Nihayet 24 Eylül 1982 tarihine biletleri aldım. Artık sevdiklerime kavuşacağım için dünyanın en mutlu adam ben oluyordum.”
NEFES AL DİYORUM ALMIYOR!
Almanya’da zor şartlarda çalışan on binlerce işçiden biri Hasan Çıtır’sa Almanya’da kalmak için doktor muayenesinde nefesini tutan kardeşi Mehmet Ali Çıtır’ın hüzün dolu hikâyesini paylaşıyor. “Ben Köln’de bir lastik fabrikasında çalışırken kardeşim Mehmet Ali’ye inşaatta bir iş ayarlayıp onu da buraya aldırdım. Ancak bu iş zor olunca Mehmet Ali bana “Ya beni de fabrikaya aldır ya da ben köye geri döneceğim” dedi. Gidip yetkiliyle görüştüm, Mehmet Ali’yi işe almayı kabul etti. Ama önce doktordan sağlam raporu alsın diye de şart koştu. Birlikte Alman hastanesinin yolunu tuttuk. Ben dışarda beklerken bir anda kapı açıldı ve doktor bir hışımla dışarı çıktı. Almanca olarak bağırıp çağırıyor, “Nefes al diyorum almıyor, dil bilmeyen insanın ne işi var burada” diye söylenip duruyordu. Hemen içeri girdim. “Mehmet Ali niye nefes almıyorsun kardeşim?” dedim. O da utana sıkıla, “Ağabey küçükken köyde ateşli bir hastalık geçirmiştim. Şimdi muayenede çıkarsa bu doktor beni memlekete postalar diye nefes almıyorum.” dedi. Boğazıma bir yumruk oturdu. “Aferin, aferin kardeşim ama sen yine az da olsa nefes oğlum.” dedim. Çok şükür korktuğumuz başımıza gelmedi. Sonra da geldi bizim fabrikada işe başladı.”
MEMLEKET HASRETİNE RADYOLU, TEYPLİ ÖNLEM!
Gurbetçilerin radyo ve kasetli teyplerle olan anılarıysa yürekleri burkuyor. Memleket özlemlerini radyoda çalan bir türküde, ya da eşlerinden, sevdiklerinden gelen mektuplarla gideren gurbetçiler, bir zaman sonra kasetli teypleri keşfetmişler Kasetlere kendi seslerini çekip memlekete gönderen gurbetçiler böylece hiç değilse sevdiklerine kendi seslerini gönderebilmişler. Onlardan gelen kasetlerle mutlu olmuşlar ve gurbetin yükü bir nebze olsun azalmış. DiasporaTürk’e gelen radyo, teyp ve televizyon hikâyelerinden bazıları şöyle:
“Babam radyo yayını teybe kaydetmeyi öğretmişti. Her gün o mesaideyken Türkçe haberleri, şarkıları, türküleri teybe çekerdim. Babam işten gece 1 gibi gelir, salonda sessizce kaseti dinler, öyle yatardı.” (Eflatun Demirci  Almanya)
“Bir gün Köln Radyosu’nda Yılmaz Güney çıktı. Türkiye’de en çok neyi özlediniz diye soran sunucuya, “Anamın kuru fasulyesini” diye cevap verince, ilk defa babamın hıçkırıklarına şahit oldum. O gün gurbet babaannemin kuru fasulyesinde anlam bulmuştu.”  (Osman Özaydın, Münih)
“Bizim evde akşam haberleri ayakta izlenirdi. Televizyonu aldığımız yıl Kıbrıs Harekâtı başladı. Babam da haberlerde şimdi bayrak çıkacak, Türkiye’yi gösterecek, ayıp olur diye hepimizi ayağa dikerdi.” (İbrahim Özyürek  Melbourne)
DiasporaTürk’e gelen hikâyeler gurbetin acısını, zorluğunu, yıllarca yaşanan hasreti ve özlemi en yalın haliyle anlatıyor. İşte onlardan bazıları:
MEĞER İKİ KARDEŞİM OLMUŞ
“Yazın memlekete gittik arabayla. Beni köyde bırakıp Almanya’ya geri döndü anam babam. Aradan 5 yıl geçti. 1984’in sonbaharında amcam beni birine emanet edip uçakla Almanya’ya gönderdi. Havaalanında beni iki kişi karşılaması gerekirken dört kişi karşıladı. Annemle babamın yanında daha önce hiç görmediğim iki çocuk duruyordu. Meğer iki kardeşim olmuş ben köydeyken. Aradan 33 sene geçti, Hannover Havaalanındaki o anı hiç unutamadım.” (Sinan Kaygusuz, Bielefeld)
NİŞANLIMI GÖRMEK İÇİN ÇOK DUA ETTİM AMA GÖREMEDİM
“Nişanlımla aynı anda kazandık işçilik sınavını. Aynı trenle gideceğiz ama kadın işçileri başka vagona aldılar. O tarafa geçmek yasak. El mahkûm vedalaşıp yerimize geçtik ama aklım hep onda. Aramızda dört vagon var. Tren her kıvrıldığında pencereye koşuyorum ki belki görürüm diye. Hatta yol iyice kıvrılsın diye içimden dua ediyorum. Ama bir kez olsun göremedim, ayıp olur diye cama çıkmamış bizimki. Ama yerini anlayayım diye de cama bir eşarp bağlamış.” (Mehmet Karaselvi, Gelsenkirchen)
KİLİSEYE GİRERKEN AYAKKABILARIMIZI ÇIKARDIK
“Her gün önünden geçtiğimiz kilisenin içini merak ediyorduk. En sonunda dedik gidip şurayı bir görelim, acaba içeride ne var. İki arkadaş gittik, ayakkabılarımızı çıkartıp, kapının önüne ters çevirip koyduk. Çoraplarımızla içeri öyle girdik. Tabi biz içeriyi geziyoruz ama herkes de çoraplarımıza bakıp gülüyor. Ne bilelim işte cami gibi sandık. Hiç istifimizi bozmadan şöyle bir tur atıp çıktık. O da son oldu, daha da gitmedik.” (Muzaffer Yıldırım, Charleroi)
HASRETLİK ŞİİRLER
Dedesi 1971 yılında Almanya’nın Heilbronn şehrine giden Meryem Cömert ise anneannesinin hikâyesini anlatmış. Dedesi Almanya’da 8 yıl çalıştıktan sonra eşi Melahat Demir’i de getirince, Nevşehir’in Özkonak kasabasında yaşayan büyük ninesi Fadime Özel kızı Melahat’ın hasretine dayanamayıp ona bir şiir yazmış.
Almanya’nın arkası çormuş
Sıcağından hep suları kurumuş
Sana söylüyorum Meliham
Senin ayrılığın alayından zormuş
Tez gel Meliham, tez gel gelenlerle

Sılanın yolunu bilenlerle

Kaynak: Akşam Gazetesi

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp