Dünyada aşık olunacak başka şehir var mı ki?..

İstanbul’a karşı hissettiklerini en iyi ‘aşk’ sözcüğü ifade ettiğini belirten profesyonel rehber Saffet Emre Tonguç yeni kitabı “İstanbul’un 100 Mücevheri”ni Hürriyet yazarı Melis Yılmaz’a anlattı. Tonguç, İstanbul’u keşfetmeye dair tavsiyelerde de bulundu. Tonguç’la İstanbul tutkusunu dile getirdiği kitabını ve şehrin güzelliklerini konuştuklarını kaydeden Melis Yılmaz yaptığı söyleşiyi okurlarına şöyle takdim ediyor:
Saffet Emre Tonguç’un ‘İstanbul’un 100 Mücevheri’ kitabının sayfalarını çevirdikçe İstanbul’un sokaklarında kayboluyorsunuz. Bu büyülü şehri anlayıp öğrenmek için ona kulak vermek gerektiğini söyleyen Tonguç “Bu şehre karşı hissettiklerimi en iyi ‘aşk’ sözcüğü ifade ediyor” diyerek başlıyor anlatmaya.

* Kitaba “İstanbul denince aklımıza gelen ilk kelime ne” diye okuyucularınıza sorarak başlıyorsunuz. Aynı soruyu size yöneltsek…
Bu şehre karşı hissettiklerimi en iyi ‘aşk’ sözcüğü ifade ediyor. İçinde merak, heyecan ve büyük bir sevgi var; kimi zaman da endişe, hüzün ve öfke… İstanbul, muhteşem bir tarihle büyüleyici bir coğrafyanın mükemmel harmanı.

* Size ‘İstanbul profesörü, şehrin gönüllü elçisi’ deniyor. Nereden geliyor İstanbul aşkınız?
Çocukluğumda İstanbul’a ilk geldiğimizde, Kandilli sırtlarından Boğaz’ı izlerken düştü bu aşk kalbime, keşfettikçe de hep büyüdü. Sakin bir Boğaz köyünde, görece romantik bir çocukluk geçirebildiğim için belki biraz avantajlıydım. Ne mutlu ki İstanbul beni en güzel yüzlerinden biriyle karşılamış. Çocukken Kandilli’den çıkıp İstanbul’u seyrederek okula gitmek en büyük zevkimdi.

* ‘İstanbul’un 100 Mücevheri’ni hazırlamaya nasıl karar verdiniz?
2019’da iletişim danışmanım Zeynep Şahin Tutuk ve fotoğrafçı Halit Bilen’le hazırladığımız ‘Kanatlarımda İstanbul’ o kadar sevildi ki bir koleksiyon kitabı olarak ulaşılması güç bir baskı elde etti. Bunun üzerine yeniden bir kitap yapmaya karar verdik. Tıpkı İstanbul gibi bu kitap da farklı kuşakların, mesleklerin ve birikimlerin sonucu oluştu. Hazırlarken çok yorulduk ama çok da keyif aldık. Halit Bilen’in fotoğraflarıyla bu şehrin güzelliğine her seferinde yeniden şaşırdık. Umarım okuyucular da bizimle aynı heyecanı paylaşırlar.

* Okurunuz nereden başlıyor şehri keşfetmeye?
Her kitabım mutlaka şehrin kalbinden, Tarihi Yarımada’dan başladı. Çünkü bence orası sıfır noktası. Dünyadaki en eski mabetlerden Ayasofya, Bizans sarayları ve Topkapı, tüm Antik Roma yollarının başlangıcı kabul edilen Milion Taşı, şehrin her dönem buluşma merkezi olan Hipodrom veya şimdiki adıyla Sultanahmet Meydanı… Bütün hikâyeler buradan başlıyor. Dilim döndüğünce anlatıyorum ben de hepsini.

* Kitaba başlarken “İstanbul tek boyutlu bir şehir değil” diyorsunuz. Ne anlama geliyor bu?
İstanbul katman katman bir şehir. Buraya her gelen bir iz bırakmış, o izler iç içe geçerek bir sentez oluşmuş. Dün ve bugünün bir arada, zamansızca yarattığı bu mozaiğin içinde hep ipuçları bulursunuz ve onlar size bir hikâye anlatır. Dinlemeyi ve görmeyi bilenlere bir mücevherdir bu şehir. Bir yandan da tam bir kalp ağrısı… Modern şehrin kuşatması altında can çekişen tarihi görmek kimin içini yakmaz ki! Ama işte, her şeye rağmen bir sevgi bu. Her halini görüp kabul ettiğin, iyi olması için elinden geleni yaptığın, emek harcadığın… Ve kırılmasından korkmadan kalbinizi açtığınızda bir manzara, bir koku, bir sesle yeniden hareketlendirir içinizi; çünkü geçmişten bir şey göz kırpar size. Yaşarken de aynı anlatırkenki gibi iç içe geçiyor bütün duygular.

*Yazın şehir cıvıl cıvıl. Bu mevsimde İstanbul’da nereler görülmeli sizce?
Tabii ki her zaman öncelik Sultanahmet Meydanı ve çevresinde. İstanbul’da yaşayan ve şehri ziyaret eden herkesin görmesi gereken bir yer. Sonrasında, eğer Anadolu Yakası’nda oturuyorsanız Kadıköy Çarşısı’na gidin, oradan Moda’ya geçin. Altıyol’dan Yeldeğirmeni’ne inin.
Kaç kere geçmiş olursanız olun bu sefer bir çocuk merakıyla yürüyün İstiklal Caddesi’nde. Cihangir’den, Çukurcuma’dan veya Galata’dan inin deniz kenarına. Kültürlerin birleştiği Karaköy karşılasın sizi. Şehre biraz uzaktan bakayım derseniz atlayın bir ada ya da Boğaz vapuruna, nostaljik bir yolculuğun keyfini çıkarın. Belgrad Ormanı, Atatürk Arboretumu, Polonezköy ve Şile sakinlik arayanlar için ideal. İstanbul kitaplarımı alın elinize ve şehri keşfedin. Siz keşfettikçe İstanbul cevherlerini dökecek önünüze ve eminim
daha da büyüleneceksiniz. Hele ki Boğaz’ın tatlı esintisini de yanınıza aldınız mı değmeyin keyfinize.

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp